Zübeyit Gün

İz Gazete Söyleşisi

İz Gazete Instagram söyleşilerinde ‘Ümit Kartal ile Potkal’ programının konuğu Psk. Dr. Zübeyit Gün, Koronavirüs salgınının yarattığı kriz üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Böylesi kriz zamanlarında insanların ruh sağlıkları ve riskleri açısından genellemeler yapmanın her zaman ciddi problemler de taşıdığını belirten Klinik Psikolog ve Psikoterapist Zübeyit Gün, “Sorun evrensel olsa da, insan söz konusu olduğunda çözüm maalesef evrensel değildir. Bizim işimizi hem zor kılan hem de çekici kılan yapı da budur zaten.” dedi.

‘GENELDEN ÖZELE…’

Her olay, durum, davranış ve tutumu her zaman en geniş perspektifle ele almak gerektiğini ifade eden Dr. Gün, “Tarihsel ve bağlamsal süreçler ele alınmadan bireysel durumlarda anlaşılmaz. Mevcut kriz her şeyden çok böyle bir yaklaşımı hak ediyor. Çünkü her anlamda, her düzeyde ve her sistem açısından bir krizden geçtiğimiz aşikâr. Ekolojik kuram açısından ele alırsak; en kolektif düzeyden en bireysel düzeye göre durum bunu ifade etmektedir. Dünya sistemi her açıdan işlevsizleşmeye başlarken (ekonomik yapılar, sağlık sitemi vb.), kıta düzeyinde, ülke düzeyinde farklı oranlarda da olsa durum aynı görünmektedir. Ülke içinde de bölge bölge farklılıklar gözlemlenirken etkilenmeyen il yok gibidir. Aynı il içinde bile semtlere göre sıklık, tedbir ve risk açısından da önemli farklılıklar gözlemek mümkündür.” ifadelerini kullandı.

https://www.izgazete.net/images/upload/WhatsApp_Image_2020-04-03_at_15.11.12.jpeg

 

‘HASTALIK OLMASA DA…’

Yaşanılan krizde, en genelden özele doğru durum böyle seyrederken bireysel düzeyde de çok önemli farklılıkların olduğunu kaydeden Dr. Gün, “Bireysel düzeyde kriz, sağlıklı olmanın kriterlerini içeren bio-psiko-sosyal sistemlerin hepsini etkilemektedir. Sağlıklı bireyi tanımlarken; bio-psiko ve sosyal sitemlerin hem kendi içindeki işleyişleri hem de birbirleriyle etkileşimleri sonucu olumlu ya da olumsuz etkileri belirtilir. Hastalık durumunda genelde etkilenen bu yapılar, bu kriz koşullarında hastalık olmasa da etkileniyorlar. Dolayısıyla iyi olma ve olmama hali, sürecin yapısal özelliklerinden kaynaklı olarak hem hasta hem de hasta olmayanlar için oldukça olumsuz seyretmektedir. Dolayısıyla bio-psiko-sosyal yapı hasta olsak da olmasak da etkilenmektedir. Elbette aynı oranda değil ama etkilenmektedir” diye konuştu.

https://www.izgazete.net/images/upload/WhatsApp_Image_2020-04-03_at_15.11.11.jpeg

‘İLİŞKİLER SINANIYOR’

Kriz dönemlerinde en kolektiften en özele kadar her şeyin test altında olduğunu, bir nevi sınav olduğunu vurgulayan Dr. Zübeyit Gün, “Elbette bu sınav ekonomik vb. birçok alanda olduğu gibi ilişkiler alanında da yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Hayattan aldığımız haz ve doyum özetle her şey aslında ilişkilerle ilgilidir. Hayattaki ilişkiler öz itibarıyla 5 temel alandan oluşmaktadır. Bunlar; aile ilişkileri, sosyal ilişkiler, iş ilişkileri, duygusal ilişkiler, insanın kendiyle olan ilişkisi. Bu dönemde bunların hepsi sınanmaktadır. Terapi seanslarında sıklıkla danışanlarımızla bunları esaslı bir şekilde çalışırız, çünkü sadece kriz zamanları için değil, normal denilebilecek zamanlar için de önemli parametrelerdir. Elbette normal zamanlarda bunlarda yaşanan aksaklıkların ya da eksikliklerin etkisi daha sınırlıyken bu veya herhangi bir kriz durumundaki aksaklıklar ve eksiklikler kendilerini her düzeyde daha güçlü bir şekilde hissettirirler” dedi.

‘FIRSAT DA BARINDIRIYOR’

Aile, sosyal, iş ve duygusal ilişkilerin test edileceği bir dönemde olduğumuzu kaydeden Dr. Gün, “Bu dönemde sağlam olan ilişkilerin daha da sağlamlaşarak, derinleşerek ya da en az zararla süreci atlatarak geçirmesi mümkün. Sağlam olmayan ilişkilerin, diğer bir değişle sorunları biriken, yanlış temel ve süreçler üzerine inşa edilen ilişkiler için oldukça zorlu bir süreçtir. Elbette toptancı bir yaklaşıma da sahip olmamak gerekir, çünkü kriz süreçleri tüm ilişkiler için içinde önemli fırsatlar ve imkânlar barındırmaktadır.” şeklinde konuştu.

‘BELİRLEYİCİ KENDİMİZİZ’

“Bu sürecin nasıl atlatılacağına yönelik temel belirleyici ilişki, kişinin kendisiyle olan ilişkisidir” diyen Dr. Gün, “Kişinin kendisiyle ilişkisinin kalitesi kişinin diğer ilişki alanlarında da nasıl var olacağını belirler. Bu ilişkinin kalitesinden kast edilen; kendi hakkında farkındalık düzeyi, iç görüsü, özgüveni, kendi hayatının öznesi olabilme düzeyi, duygularının farkında olma, duygularla temas ve bunları yaşayabilme vb. kapasitesidir. Bu parametrelerde ciddi eksiklikler varsa kendisiyle ilişkisinde temin edemediği doyumu, başka ilişki alanlarında temin etmeye çalışır ki bu da diğer alanlara hak ettiğinden daha çok anlam ve daha çok beklenti yüklemek demektir. Elbette bu durum normal zamanlarda olumsuz ve kişinin aleyhinde bir denge durumu ise bile kişinin bu dengeyi sağlama imkan ve olanakları mevcuttur. Kendi aleyhine olumsuz bir durum olsa bile psikolojik aygıt denge sağlamış olmaktan dolayı bir doyumu yaşar. Ama gel gelelim ki kriz zamanında olumsuz denge imkânları bile kişinin elinden alınmış gibidir. Kişi kendi kendisiyle baş başa kalmıştır. Kendine katlanamayan, kendisiyle vakit geçiremeyen, kendiyle kalamayan, kendini tanımayan bu gibi özellikteki insanlar için ciddi bir krize dönebilecekken tersi durumlardaki kişiler içinse bir fırsata dönebilir.” açıklamasında bulundu.

https://www.izgazete.net/images/upload/WhatsApp_Image_2020-04-03_at_15.11.12_1.jpeg

‘ÇARPICI VE TRAJİK!’

Mekânı, zamanı ve ilişkileri ‘kendilemenin’; onları gerçekçi bir şekilde yaşamak ve hepsine istek ve ihtiyaçların doğrultusunda rengini verebilmek olduğunu söyleyen Dr. Gün, “Mekan zaman ve ilişkilerde farklı var olma biçimleri vardır. Ya mekan, zaman ve ilişkilerin uzantısıyızdır ya da mekan, zaman ve ilişkiler bizim uzantımızdırlar. Uzantısı olduğumuz şeylerden mahrum kalmak bir kaybolma halidir. Kişilerde bu dönemde sıklıkla yaşanan da budur aslında. Krizden önce her şey belirlenmiş olduğu için zorlanmadan ve hiçbir sıkıntı yaşamadan hayatımıza devam eder durumdaydık. Neleri kaybettiğimizi ve neleri kaçırdığımızı düşünmeden ve hissetmeden. Bize verilmiş ve başkaları ya da başka yapılar tarafından oluşturulmuş mekân, zaman ve ilişkiler ortadan kalkınca ne oranda bocalandığını görmek hem şaşırtıcı hem de çok çarpıcı. Nasıl da tek tipleşen, verili ve belirli alanlar dışındaki becerilerinin önemli bir kısmını kaybeden insanlara dönüştüğümüzü fark etmek çok trajik. Sudan çıkmış balık haline geldiğimiz, bocaladığımız ve kendimize organize olamadığımızı görmek çok çarpıcı.” şeklinde konuştu.

EV VE BEDEN İLİŞKİSİ

Evlerimizin yani mahrem mekânlarımızın üzerine çok fazla düşünmediğimizi, bedenimiz gibi evimizin de varoluşumuzun bir alanı olduğunu kaydeden Dr. Gün, “Beden ve ev hem güven alanlarımız hem de bir nevi sığınaklarımızdırlar. Ben ve ben olmayan ilişkisinin bir sınırı beden sınırı olan tenimizse, bir diğeri de evimizin sınırları olan duvarlarımızdır. İnsanların bedenleri ile ilişkileri dikkatli bir şekilde incelenirse evleri ile kurdukları ilişki ile bir paralellik göreceklerdir. Giyinme biçimi ve tercihleri ile ev dekorasyonu paraleldir çoğu zaman. Beden sınırları ilişkileri ile ev sınırları ilişkilerinin de şaşırtıcı şekilde benzer olduğu görülecektir. Kişinin kendiyle ve bedeniyle ilişkisi, evle ilişkisini de etkilemektedir. Bedeni kendileyemeyen evini de kendileyemiyordur. Şöyle ki; bu tarz süreçlerde evde kalmak ile kendiyle kalmaktan dolayı ciddi sıkıntılar yaşayanların bedensel, psikolojik ve zihinsel süreçlerin de de benzerlikler görülecektir.

‘YAPILMASI GEREKENLER ÇOK AÇIK’

‘Bu süreçte ne yapılmalı?’ sorusuna verilecek cevabın yerelden inşa edilmesi gerektiğini, kültürel ve kolektif tutumlar üzerinden inşa edilecek süreçlerin faydalı olabileceğini söyleyen Dr. Gün, “Bu kriz döneminde, başka koşullarda faydalı olabilecek ama bu koşullarda tamamen geçersiz ve sürece çok zarar verecek bazı ortak özelliklerimiz vardır. Bunlardan birincisi; genel olarak kontrol odağımızın dışarda olmasıdır. Yani kendi kendine disipline olabilen, kararlar alıp hayata geçirebilen bir yapımız bulunmaktadır maalesef. İkincisi ise; yok sayma, halk tabiri ile görmezden gelmedir. Önemli kolektif ya da bireysel problemlerde sıklıkla ‘yok sayma’ başvurulan bir başa çıkma yöntemidir. Bir diğeri ise hem bireysel hem de kolektif olarak öz disiplin eksikliğimizdir. Bu üç özelliği bile yan yana düşününce yapılması gerekilen çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.” ifadelerini kullandı.

'PROBLEM DE ÇÖZÜM DE VAR’

Öldürücü bir salgın karşısında kendi hayatımızı koruyabilecek imkânlara sahip olmanın ayrıcalıklı bir durum olduğunu vurgulayan Dr. Gün, ihtiyaçlar hiyerarşisinin en temellerini elde edebilmek için çok büyük bir çoğunluğun halen çalışmakta olduğunu da hatırlattı. Toksik bir şekilde pozitif bir havada ve tavırda olmanın, toksik bir olumsuz ruh haline sahip olmaktan farklı olmadığını da belirten Dr. Gün, öte yandan mevcut duruma uygun yeni alışkanlık ve ritüellerin oluşturulmasının önemli olduğuna dikkat çekti. Her yeni durumun içinde olumlu ya da olumsuz problemler olduğu gibi çözümlerin de olduğunu ifade etti.